Pankreası alınan insan yaşar mı?
Muhtemel iyileştirebilen ameliyatların hemen hemen hepsi pankreas baş kısmında oluşan tümörler için uygulanır. Bu tür tümörler safra kanalına yakın bir alanda oluştukları için kısa sürede sarılığa neden olmakta ve bu sayede erken teşhise olanak tanımaktadır. Aşağıda sıralanan ameliyat yöntemlerinin hepsi ancak ameliyata elverişli tümörler için uygulanabilmektedirler.
Pankreas tümörlerinin alınması için 3 cerrahi tekniğe başvurulabilir. Bunlar:
Pankreatoduodenektomi (Whipple Yöntemi): Ekzokrin pankreas kanserlerinin tedavisinde kullanılan en yaygın cerrahi yöntemdir. Bu yöntemle, pankreasın baş kısmı ve bazen gövdesi, midenin ve ince bağırsağın birer bölümü, pankreasın etrafındaki lenf bezleri, safra kesesi ve safra kanalının bir kısmı alınır ve karaciğerden gelen safra ince bağırsağa devam edebilsin diye, safra kanalı ince bağırsağa direk bağlanır.
Bu yöntem, bazen ölümle sonuçlanabilen komplikasyonlara neden olabilecek riskli bir ameliyattır ve engin tecrübe ve yetenek gerektirir. Bu ameliyat yetersiz donanıma sahip küçük kliniklerde ve bu konuda tecrübesi olmayan hekimler tarafından yapıldığında %15’den fazla ölüm oranı ile karşılaşılmaktadır. Bunun tam tersine bu konuda uzman hekimler tarafından ve senede en az 20 benzer ameliyata ev sahipliği yapmış hastanelerde yapılan ameliyatlarda ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlardan ölüm oranları %5’den azdır. Buradan da anlaşılabileceği gibi en güvenli ellerde bile birçok hasta ameliyat sonrası komplikasyonlardan muzdarip olabilmektedir.
Peki, nedir bu komplikasyonlar?
• Cerrahın yapmış olduğu bağlantı yerinden sızıntı (ameliyat kaçağı, anastamoz kaçağı)
• Enfeksiyon
• Kanama
• Yemek sonrası midenin kendi kendini boşaltamama durumundan kaynaklanan sorunlar
Tanı konulma aşamasında, sadece %20 oranında pankreas kanserlerinin pankreas içi ile sınırlı olduğu anlaşılmakta ve bunların sadece yarısının tamamen alınabileceği ameliyat sırasında tespit edilmektedir. Pankreas kanserinin bilinen tek gerçek tedavi şekli ameliyat olmasına rağmen maalesef her ameliyat her zaman tam iyileşme anlamına gelmiyor. Testlerde ve gözle görünen tümörlerin hepsi başarılı bir ameliyatla alınmış olsa bile, o zamana kadar görünmeyen kanser hücreleri vücudun birçok yerine yayılmış olabilir. Bu hücreler zamanla büyüyerek ölüme varabilecek birçok ciddi problemlere neden olabilmektedirler.
Pankreatik nöroendokrin tümörlerde, ameliyat ile sağlanan uzun süreli başarı oranı ekzokrin tümörlerine göre çok daha fazladır.
Distal Pankreatektomi: Bu operasyonla, dalak, pankreasın kuyruğu veya pankreasın kuyruğu ile birlikte gövdenin bir kısmı alınır. Bu tedavi yöntemi, daha çok pankreasın gövde ve kuyruk kısmında bulunan tümörlerin tedavisi için kullanılır. Ekzokrin bölgesindeki tümörler tespit edilene kadar çoktan yayılmış oldukları için bu yöntem ekzokrin pankreas tümörleri için nadiren kullanılır. Vücudun enfeksiyonlar ile savaşan silahı olarak bilinen dalak bu operasyon ile alındığından hastalara operasyon öncesinde enfeksiyon risklerini minimuma indirebilmek adına bir takım aşılar önerilmektedir.
Total Pankreatektomi: Bu operasyon, pankreasın gövdesinde veya baş kısmında oluşan tümörlerin tedavisi için tüm pankreasın ve dalağın alınması yöntemi ile tümör tedavisini amaçlayan bir ameliyattır. Pankreasın tamamının alınması hasta için çok yüksek bir avantaj sağlamadığı için, bu yöntem ekzokrin pankreas kanserlerinin tedavisinde nadiren kullanılır. Pankreas olmadan yaşamak mümkündür ancak, tüm pankreas alındığında, insülin üreten adacık hücrelerde alınmış olur ve hastalar hayatları boyunca sürekli insülin takviyesine ihtiyaç duyar.
Palyatif (hafifletici) Ameliyatlar
Eğer kanser tamamen alınamayacak kadar yayılmışsa, yapılan her ameliyat hastalığın semptomlarını hafifletme amacı taşır. Pankreas kanseri çok çabuk geliştiği için çoğu doktor hafifletici ameliyatları önermezler. Zaman zaman hastaları iyileştirebilmek için girişilen ameliyatlar esnasında tam iyileşmenin mümkün olamayacağı fark edilebiliyor. Bu tür durumlarda cerrah ameliyatı hastalık semptomlarını hafifletmek için palyatif ameliyat olarak devam ettirebilir.
Pankreasın baş kısmında büyüyen tümör, pankreasın bu bölümünden geçen safra kanalını tıkayabilir. Bu durumda safra bağırsağın içerisine akamadığı için vücutta safra kimyasalları birikmeye başlar ve ağrı, sarılık, kaşıntı ile birlikte sindirim problemleri baş gösterebilir. Bu tarz safra kanalı tıkanıklıklarını açmak için iki metot kullanılır.
Birincisi, safranın akış yönü, pankreası pas geçecek şeklinde ameliyatla yeniden düzenlenir. Bu işlem sırasında karın bölgesinde geniş bir kesi açıldığından dolayı hastanın ameliyat sonrası rehabilitasyon süreci haftalar sürebilir. Bu operasyon sırasında cerrah pankreasa giden sinirleri kesip alkol enjekte ederek hastanın tümörün neden olduğu ağrıları hissetmemesini sağlayabilir. Bunların dışında, hastalığı seyri ile oluşabilecek onikiparmak bağırsağının tıkanması durumunu öngörerek daha şikayetler ortaya çıkmadan midenin onikiparmak bağırsağı ile bağlantı yönü de yeniden düzenlenebilir. Böylece bu durumlar ek bir ameliyat gerektirmez.
Tıkalı safra kanalını açmak için uygulanan ikinci metot ise cerrahi müdahale gerektirmez. Bu yöntem ile kanala küçük bir tüp şeklinde olan stent yerleştirilerek kanalın açık kalması sağlanır. Bu işlem genellikle hasta anestezi altında iken endoskop aracılığı ile yapılır. Hastanın ağzından girerek ince bağırsağa kadar sokulan endoskop yardımı ile safra kanalına stent yerleştirilir. Metalden yapılan ve kanserin neden olduğu baskıya karşı dayanabilecek durumda olan stent birkaç ay içerisinde tıkanabilmekte ve temizlik gerektirmektedir. Onikiparmak bağırsağındaki tıkanıklığı önlemek ve açık tutmak için ise, daha geniş stentler kullanılır.
Son zamanlarda ameliyatın yerini alan endoskopi yoluyla stent takma yöntemi pankreas alınmadan önce sarılığı hafifletmek amacı ile de takılabilir.